Anlatırlardı büyüklerimiz biz daha çocukken… “Bundan 30 yıl önce 30-40 cm çapında istiridyeler vardı Çanakkale’de” diye. Bazen balıkçı tekneleri yanaştığında Güzelyalı iskelesine, duyardık, köpekbalığı takılmış ağlara. İncitmeden çıkarır salarlardı o zamanın balıkçıları gözümüzün önünde denize. Hatta bir keresinde hatırlarım yolunu kaybetmiş bir balina girmişti Çanakkale boğazına. Teknelerle döndürüp çıkardılar boğazdan o koskocaman hayvanı.

Annemler anlatırdı palamutlar kıyıya vururmuş karadeniz sahillerinde. Kovaları alan halk akın edermiş sahillere palamutları toplamaya.

Küçüklüğümden beri şnorkel ile dalış yaparım. Bir çok çeşit balık ve deniz canlısı gördüm hayatımda. Ama son yıllarda her daldığımda hüsranla çıkıyorum denizden. Denizin dibini kaplayan yeşil elyafa benzer tuhaf yosunlar ve 3-5 küçük balık. Hemen hemen hiçbir şey yok. Eskiden ne güzeldi. Atardık oltamızı denize 3-5 koca istavrit, eve gidip yerdik taze taze. Balıkla büyüdük biz. Denizle…

Yine o eski günlere dönebilir miyiz ? EVET.

T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı’mızın yayınladığı balık boyları genelgesine uyarsak neden olmasın? Küçük boyları ve yasaklı deniz canlılarını avlamazsak denizlerimizdeki deniz canlıları popülasyonunu artırmamız mümkün.

Lütfen aşağıdaki bilgilere uyalım. Küçükleri salalım, yasaklıları avlamayalım, havyarlı balıkları tutmayalım. Bir de son bir ekleme: DENİZLERİ KİRLETMEYELİM!